Çelik'in konuşmasından baı satır başları şöyle:
"Toplumuza yönelik olarak çürüme yaymaya çalışan toplumsal güvenlik ve geleceğiyle ilgili problemdir. Bugün elimizdeki cep telefonu ve teknolojik imkanlarla daha kolay ulaşılabiliyor olması tehdidin büyüklüğünü artırmaktadır.
En sert mücadelenin hukuk çerçevesinde, siyasi stratejiler temelinde ortaya koyulacağını ifade ediyoruz. 8 Aralık günü bölgemiz için önemli gün. Kardeş Suriye'nin hürriyet gününün yıldönümü. Yıllarca Esat rejiminin katliamları altında inleyen Suriye halkı hürriyetine kavuştu. Türkiye burada meseleye sadece güvenlik meselesi olarak yaklaşmadığını, Suriye'nin ekonomik istikrarı ve yeniden yapılanmasına yönelik olarak güçlü bir yaklaşım ortaya koyduğunu gösterdi.
Cumhurbaşkanımız bugün yaptığı konuşmada pekçok kişinin ölümden kaçarak buraya sığınmış kardeşlerimizi, Esad rejiminin sözde birtakım açıklamalarına referans vererek oraya gönderilme çabasının karşısında durdu. Cumhurbaşkanımızın karşısındaki aday buradaki misafirlerimizin gönderilmesi konusunda kampanya yapıyordu. Bazı anketçiler bu açıklamaların tuttuğunu, Cumhurbaşkanımızın seçimlerde aleyhine olacağını ifade ediyorlardı.
O kritik zamanda Cumhurbaşkanımıza bu söylemlerden vazgeçmesini daha tersine tavır alması gerektiği söylendi. Cumhurbaşkanımız o zaman ahlâki duruşunu bozmadı. Gün geldi 8 Aralık günü 1 yıl önce Suriye halkı devrimini gerçekleşti. Şimdi pekçok kardeşimiz kendi ülkesine döndü. Bu dönüşler devam ediyor.
Suriye'nin birliğinin, dirliğinin koruması son derece önemli. Esad artığı birtakım unsurların Lazkiye bölgesinde mevcut Suriye yönetimine karşı kalkışma planlaması. Lazkiye bölgesinde Alevilerin, Şiilerin hakkını korumak üzere eylem yapıyoruz diyenlerin hiçbir şekide Suriye'deki Alevi ve Şii kardeşlerimizle bir ilgisi yok. Buna son derece dikkat etmek gerekir.
Orada ne olup bittiğini iyi anladıktan sonra açıklama yapmak gerekir. Alevi, Şi, Nusayri kardeşlerimize dönük yaklaşım olursa biz bunun karşısında dururuz. İkinci tehdit güneyde hiçbir şekilde Dürzi kardeşlerimizi temsil etmeyen Siyonizm yanlısı Dürzi kanaat önderi var.
Onun yaptığı faaliyetler hiçbir şekilde Dürzileri temsil etmeyen, Siyonist, katliamcı, soykırımcı siyasetin takipçisi olarak bunu yapıyor. Biz Lübnan ve Suriye'deki Dürzi kardeşlerimizi çok iyi tanıyoruz. Lübnan'daki Dürzilerin lideri sayın Velid Canbulat, sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret etti.
Üçüncü tehdit SDG-PYD yapılanması çerçevesinde SDG terör örgütünün birtakım aktiviteler. Suriye'nin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda bir terör örgütü olarak SDG faaliyet göstermektedir. Yaptığı işleri Kürtlerin kazanımı olarak sunması son derece yanlıştır.
SDG'nin silah bırakmamak, terör örgütünü tasfiye etmemek için çaba gösteren, SDG adına konuşanların kullandığı argümanlardan bir tanesi Lazkiye'deki Alevi, Şii, Nusayri, güneyde Dürzi, kuzey doğuda Kürt kardeşlerimizin tehdit altında olduğu şeklinde yaklaşım sergiliyorlar.
Bu bir terör argümanı. Lazkiye'de Esad artığı Alevi, Nusayri, Şi kardeşlerimizin hakkını hukukunu temsil etmiyorsa SDG'nin varlığını, terör eylemlerini Kürtlerin kazanımı gibi sunmak Kürt kardeşlerimize çok büyük haksızlıktır.
Birileri terör örgütünü bir etnik ve dini grubun kazanımı olarak sunuyorsa o etnik ve dini grubun merceğinden bakarak konuşmuyordur. O terör örgütünün terör faaliyetlerinin merceğinden bakarak istismarcı yaklaşım sergiliyordur. Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge dediğimizde tablo açıktır. Irak'ın tamamında terör örgütünün tasfiyesinin tamamlanması için Irak'ın tamamında silah bırakılması gerektiği gibi aynı şekilde Suriye'de SDG terör örgütünün varlığının sona ermesi gerekmektedir.
Burada esas olan 10 Mart anlaşmasının uygulanmasıdır. Arkasından da silahın bırakılmasıdır. Bu şekilde farklı teröre bulaşmamış silahlı unsurların Suriye ordusuna entegre olması aslında silah bırakmanın tamamlanması açısında iyi bir çerçeve sunmaktadır.
10 Mart anlaşması silah bırakmayı öngörüyor. Suriye'deki Kürt kardeşlerimizin hak ve hukuklarını esas alan atıf yapıyor. 7. maddesi her türlü bölünme, nefret suçlarına karşı Suriye'nin birliğini, dirliğini savunan çerçeve ortaya koyuyor.
Suriye'deki terör örgütünün oradaki varlığını demokrasi kelimeseyle yanyana, halkların hakkını hukukunu savunmakla koymak çok büyük bir siyasi yalandır. Bu örgütlerin dilinden demokrasi vurgusu düşmüyor. Suriye'de hepimiz bütün unsurlarının eşit vatandaş olarak Suriye'nin geleceğine imza atmasını istiyoruz biz . Demokrasi vurgusu yaparak sözde kantonlar oluşturarak demokratik mühendislik yapmak, yerel halka açık ve görünür baskı yapmak.
Petrol gelirleri vasıtasıyla t erör devletçiliği kurmak ademi merkeziyetçilik olarak tanımlanamaz. Doğru olan yöntem; 10 Mart anlaşmasının uygulanması ve silah bırakmasının sağlanmasıdır. Buradaki güçler Suriye'de milli savunma bakanlığı ve içişleri bakanlığına bağlı olacaktır. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini en güçlü şekilde savunuyoruz.
Bugün Suriye'nin kötüğünü isteyenler Lazkiye'de ayrı, güneyde Dürzi bölgesinde ayrı, kuzey kuzeydoğuda ayrı bir devletçik şeklinde Suriye'yi parçalamak istiyorlar. Bu doğru bir şey değildir. Bu Suriye'nin bugününe ve geleceğine zarardır, Türkiye'nin milli güvenliği için bir tehdittir.
Terörsüz Türkiye konusunda yol haritası işlemektedir. Bir televizyon programı vesilesiyle söyledim; bu işlerin mutlak matematiği yok. Bir haftada bazen 1 metre, öbür hafta bazen 1 kilometre gidersiniz. Terörsüz Türkiye içerik ve zamanlaması bakımından, yakın bölgemizdeki krizleri sona erdirme açısından, kapsayıcılığı bakımından da son derece yerinde yaklaşımdır. Bunun üzerinde hassasiyetle durmalıyız.
Hiç kimse kendi siyasi marjinal hesaplarını bu işin içine katmamalıdır. Kendi odağımızı kaybetmemeliyiz. Bunun da ana omurgasını terör örgütünün feshi ve silah bırakmasının tam anlamıyla gerçekleşmesi gerekir."
Hibya Haber Ajansı
© Copyright 2025 raporarsivi.com Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.